E Haber Ajansı: Sayın Kerim Sarılar, Karanfiller ve Menekşeler - 1998 Kitabındaki; “Bağımsız Olmak ve Tanınmak” isimli hikâyenizi biraz açar mısınız?
Bilim İnsanı, Şair, Yazar ve Matematikçi Kerim Sarılar;
Bir Sabah sabah ezanının Essalatü Hayrün minel nevm; "Namaz uykudan daha hayırlıdır". İfadesi ile uyandım. Sonra abdest aldım ve sabah namazını kıldıktan sonra içimde o gün içimde bir istek bir yönelim belirdi. Bir an önce dağılmaya başlayan SSCB'den gelen vatandaşların Pazar oluşturdukları bir adı Rus Pazarı diğer adı "Yabancılar Pazarına" gitmek.
Özellikle Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan ve Gürcistan'dan gelen Türk kardeşleriyle ilgilenmek.
Daha şimdilik Kazakistan ve Kırgızistan'dan gelen Türk kardeşlerime rastlamamıştım.
Daha önce bir gün Azerbaycan'dan gelen bir Türk satıcıda farklı bir şey olduğunu görmüştüm. Kitap. Aldım evirdim çevirdim. Yıllar önce Kiril alfabesini çok iyi biliyordum. Ama unutmuşum. Hafızamı tazeledim. Bir iki harfi hemen çıkardım ve okudum; "ŞEHİTLER" Bu Azerbaycan Halk şairi Profesör Bahtiyar Vahapzade'ye aitti.
E Haber Ajansı: Kril alfabesini nereden öğrenmiştiniz.
Bilim İnsanı, Şair, Yazar ve Matematikçi Kerim Sarılar; Yıllar önce T.C Kültür ve Turizm Bakanlığının yayınladığı Türkçe Krilce bir kitap satın almıştım. O kitabı okumuş ve Kril alfabesini oradan öğrenmiştim.
Sonra; Azerbaycan Halk şairi Profesör Bahtiyar Vahapzade'ye "ŞEHİTLER" kitabında uzun uzun Rusların azatlık meydanında katlettiği Türk kardeşlerimin fotoğraflarına baktım. Onlar için Allah'tan Rahmet diledim. Onların geride kalan öksüz, dul ve yetimleri için üzüldüm. Onları sevindirmek istedim.
Özellikle küçük çocuklar için Azerbaycan'dan gelen Türk satıcılara yerine ulaştıracakları sözünü aldıktan sonra yine ayni pazardan bazen bir saat bazen bir oyuncak alıp onlara hediye edilmek üzere gönderdim.
Şehitleri uzun uzun okuduktan sonra Azerbaycan halk şairi Sayın Bahtiyar Vahapzade'ye saygı ve sevgi duydum.
Ve yine bir gün Azerbaycan'dan gelen bir Türk satıcıdan kendi yazdığım; "Türklük Sevdası" ve "Mestanlı'da'ki Türk Katliamı" adlı kitaplarımı Sayın Bahtiyar Vahapzade'ye gönderdim.
Artık her sabah Rus Pazarına uğramayı ihmal etmiyordum. Artık Sayın Halk Şairi Bahtiyar Vahapzade ile irtibat kurmuş ve telefonla bilgi alış verişi yapıyorduk.
İşte o sabah üç kişilik şık giyimli Azerbaycanlı üç beyefendinin bir kenarda durduklarını gördü.
Bunlar Pazarda direk ticaretle uğraşmıyor, ancak patron pozunda gözüküyorlardı.
Türk Azeri lehçesi ile konuştuklarından bir süre kıyıdan kulak misafiri olduktan sonra; bunlarla konuşmasının yararlı olacağını düşündüm. Çünkü bunlar Azerbaycan'ın bağımsızlığından ve bağımsızlığı Türkiye'nin tanımasının sağlanması gerektiğinden bahsediyorlardı. Hafif bir gülümseyişle;
"Hoş geldiniz kardeşler" dedim ve üçünün de elini tek tek sıktım.
Hepsi kendileriyle ilgilenilmesinden o kadar memnundular ki adeta yol gösterici arıyorlardı.
İçlerinden zayıfça, atletik yapılı ve uzun boylu olanı diğer iki kişinin üstünde garip bir etkiye sahipti. Diğer ikisi ona baktılar ve o söze başladı:
Hoş bulduk. Bizler de sizin Türk kardeşleriniziz dedi. Bunları ürkütmeden az önce kulak misafiri olduğum konuşmaya tekrar gündeme getirmek için gayet sevecen bir üslupla;
"Azerbaycan bağımsızlığını ilan etti. Bir Türk olarak ne kadar sevindik bilemezsiniz” dedim.
Bunları söylerken de onların kendime yakınlaştıklarını hissettim. Yine uzun boylu, atletik ve zayıf olanı şöyle bir etrafa baktı ve; "Biz Azerbaycan olarak bağımsızlığımızı ilan ettik. Bizim Prezidentimiz Sayın Ayaz Muttelybov tanınmamızı istiyor" dedi.
Ben ise TV ve gazeteleri takip ettiğimden konudan kendimce haberdar olmanın üstünlüğü ile ferahladım.
Gazetelerde o tarihte yer alan bir haberi hemen aklımda kaldığı şekilde ifade ettim;
"Değerli kardeşim. Basından öğrendiğimize göre sizin Cumhurbaşkanınız Sayın Ayaz Muttelybov; Şimdilik bizi tanımayın" demiş.
Azerbaycanlı kardeşim hızla söze karıştı.
“İnanma! Halkımız kesin bağımsızlık istiyor. Prizdentimiz Sayın Ayaz Muttelybov kesin bağımsızlık istiyor” dedi.
Ben de; “Bizim Gazeteler öyle yazmıyor. Biz vatandaşlar olarak nereden bileceğiz” dedim.
Azerbaycanlı kardeşim;
“Ben Prezidentimiz Ayaz Muttelybov'un danışmanıyım. Cumhurbaşkanımız Sayın Ayaz Muttelybov kesin bağımsızlık istiyor” dedi.
Söz istediğim kıvama gelmişti. Artık büyük devlet adamı Atatürk'ün ifade ettiği; "Ama durmadan değişen dünyada yarının muhtemel dengeleri için hazır olacağız. Hazır olmak, yalnız o günü beklemekle olmaz, hazırlanmak lazımdır" fikri aklıma geldi.
Karşımdaki Cumhurbaşkanı Sayın Ayaz Muttelybov'un danışmanıydı. Zamanın geldiğini düşündüm. Ve Azerbaycan’dan gelen kardeşine;
“Değerli kardeşim, o zaman bir çözüm yolu bulalım.
Ki etkin olduğunu ifade ediyorsun Ki Cumhurbaşkanı Sayın Ayaz Muttelybov'un danışmanı olduğunu söylüyorsun. İnanıyorum ki tanınmanız Yüce Allah'ın izniyle mutlaka gerçekleşecektir. Size formül bulacağız." dedim.
Düşündüm ki; Mevcut İktidar istifa etmişti.
Bunu bir avantaja dönüştürebilirdik.
Azerbaycan'dan tanınmak için bir hey yet basınla gelse ve bizim ülkemizin de basın kuruluşlarını çağırıp basın huzurunda tanınmak isteyen dilekçelerini Türkiye Büyük Millet Meclisine veya Başbakana verse tanıma ihtimali çok yüksek olurdu. Sonra kimin tanınmak istediği ve kimin tanımak istemediği açıkça ortaya çıkardı.
Hem mevcut iktidar istifa etmişti. Tanımadan gitmesi intihar olurdu.
Azerbaycanlı kardeşlerinin üçü de hararetle;
Nasıl? Nasıl? Dediler.
Hepsi gözümün içine bakıyorlardı.
“Şimdi siz gidince Cumhurbaşkanınız Sayın Ayaz Muttelybov'a söyleyin. Meclis Başkanınız, Başbakanınız veya Dış işleri Bakanınız Türkiye'ye gelsin ve basın huzurunda tanınmanızı istesin.
Türkiye Atatürk'ün kurduğu bir cumhuriyettir. Her şey halkın önünde basının önünde cereyan eder. Sizin basını da beraberinizde getirin. Bizim basın kuruluşlarımıza da haber verin.
Tanınma talebine ait dilekçeyi basına açıkça gösterin. Sonra Başbakanımıza dilekçenizi versinler. Ancak bu süre yirmi günü kesinlikle geçmesin. Mevcut iktidar istifa etti. Bu hususa dikkat edin. Bu bana göre tanınmanız için büyük bir avantaj” dedim ve ilave ettim;
“Tüm kalbimle inanıyorum ki, Türkiye Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetlerini Yüce Allah'ın izniyle şefkatle kucaklayacak ve tanıyacaktır”
Azerbaycanlı kardeşlerim artık üzerinden umutsuzluğu atmış, ikna olmuş ve gözlerinin içi gülüyordu. Ve hemen Bakü’ye döneceklerini ifade ettiler.
On beş yirmi gün sonra Azerbaycan Başbakan Hasan Hasanov, 3-4 Kasım 1991 tarihleri arasında Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunarak tanınma taleplerini basına duyurdu ve Başbakanımız Sayın Mesut Yılmaz'a iletti.
Yine Azerbaycan Milli Güvenlik Konseyi üyesi İtibar Memmedov da Azerbaycan Parlamentosunun benzer içerikteki mektubunu vermek üzere Ankara’ya geldi.
9 Kasım 1991’de, yeni hükumet kurulmadan kısa bir süre önce, Başbakan Mesut Yılmaz başkanlığındaki Hükumet Azerbaycan Parlamentosunun bağımsızlık kararının resmen tanıdı.
Bir müddet sonra bir gazetede SSCB dönemi KGB sine ait bir raporda; "Türkiye'nin Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetlerini tanıyan ilk ülke olmasının SSCB'nin çöküşünü hızlandırdığı" ifade edilen kısım gözüme takıldı.
Artık mutluydum. SSCB dağılmış. Atatürk'ün ifade ettiği inancı (dini) bir, dili bir, özü bir kardeşlerim artık bağımsız ve tanınmıştı.
Gözlerinin önünden tarihte ilk kez Türkçe'ye Atatürk'ün istek ve direktifleri üzerine Elmalı Hamdi Yazır tarafından (10.000 adet) tefsiri yapılan mukaddes kitabımız Kuran'ın tefsiri geldi. Küçük yaşlarda 19 Mayıs Kütüphanesinde o tefsirden okumuş ve; önce kendi milletimize yardımcı olmamız, ona tevazu göstermemiz ve onunla bütünleşmemiz gerektiğini ondan öğrenmiştim. Ellerimi havaya kaldırdım ve;
"Ey Yüce Rabbim! Bize Kuran'ı anlayacağımız ana dilimizde tefsir ettiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e Rahmet eyle. Mekânını cennet eyle. Onun kurduğu Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar eyle..." diye dua ettim. Sonra aklıma Atatürk'ün 29 Ekim 1933'te SSCB için ifade ettiği;"
“İşte o ağırlık benim omuzlarımın üstündedir” ifadesi geldi ve; "Ey güzel Atam. Nur içinde yat, rahat uyu. O ağırlık omuzlarının üzerinden artık kalktı" dedim.
E Haber Ajansı: Teşekkür ederiz.
e-ha
Bilim İnsanı Yazar ve Matematikçi Kerim Sarılar Yeni Türkçe Alfabesinin Geçmişini Anlattı
Azerbaycan Halk şairi Profesör Bahtiyar Vahapzade'ye "ŞEHİTLER" kitabında uzun uzun Rusların azatlık meydanında katlettiği Türk kardeşlerimin fotoğraflarına baktım. Onlar için Allah'tan Rahmet diledim. Onların geride kalan öksüz, dul ve yetimleri için üzüldüm. Onları sevindirmek istedim.

13 Ocak 2025, Pazartesi - 12:10