CHP’nin Başörtüsü Teklifi Olarak Bilinen Anayasa Değişikliği Hakkındaki Görüşlerine Dair Açıklama Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan tarafından yapıldı.
Kamuoyunda “başörtüsü teklifi” olarak bilinen Anayasa değişiklik teklifi Anayasa Komisyonu'nda görüşülürken, 24.01.2023 tarihinde İyi Parti grubu ile birlikte komisyonu terk ettik. Bunun nedeni, çalışmalar sırasında AK Parti ve MHP’nin amacının çözüm değil, başörtüsü konusunu siyasi istismar amacı olarak kullanmak olduğunun açıkça ortaya çıkmış olmasıdır.
Kılık Kıyafet Kanun Teklifi
03 Ekim 2022 tarihinde Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı video paylaşımıyla; “kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkarmak, yasal güvenceye almak, tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkarmak, bu yarayı sonsuza kadar kapatmak için” CHP milletvekilleri olarak kanun teklifi vereceğimizi ilan etti.
Bu adım Erdoğan ve Cumhur ittifakının başörtüsü konusunu sürekli bir istismar aracı yapma girişimine karşı toplumun belirli bir kesiminde ortaya çıkan endişeleri giderme amacına dönük samimi bir girişimdi. Aynı zamanda Erdoğan için de bir samimiyet testiydi.
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun aktif ve etkili desteği ile başörtüsü sorunu aslında fiilen çözülmüştü. Ancak son dönemde kendi tabanındaki, desteği önemli, ölçüde yitirmeye başlayan Erdoğan’ın, çözülmüş bu konuyu yeniden bir istismar alanı olarak kullanmaya başladığı da görülüyordu. Üç önemli gelişme olmuştu:
Birincisi; Recep Tayyip Erdoğan, kaybetmeye başladığı tabanı üzerinde, "biz iktidarı kaybedersek siz de kazanımlarınızı kaybedersiniz, başörtüsü yasaklarına geri dönersiniz” diyerek endişe ve korku iklimi yaratmayı hedefledi.
İkincisi; bunun ardından kendisini destekleyen iktidar yanlısı ilahiyatçıları devreye soktu ve bunlar da aynı eksende konuşmaya başladılar.
Üçüncüsü AK Parti'den desteğini çeken muhafazakar kesimde kısmen de olsa samimi endişeler ortaya çıkmaya başladı. "Acaba gerçek mi? Acaba AK Parti iktidardan düşerse, biz bu kazanımlarımızı kaybeder miyiz?" soruları Sayın Genel Başkana kadar gelmeye başladı.
İşte bu noktada toplumda her kesime güvence verecek, endişeleri giderecek ve Erdoğan’ın suiistimalci girişimlerini boşa çıkaracak samimi bir adım gerekiyordu.
O adım Genel Başkanımızın 03 Ekim 2022 tarihli video paylaşımı ve 04 Ekim 2022 tarihinde verilen kılık kıyafet kanun teklifi ile atıldı.
Erdoğan İçin Başörtüsü “Hak” Değil
“Gollük Pas”
Erdoğan’ın derdinin başörtüsü endişesini çözmek olmadığı, konuyu sürekli siyasi istismar aracı olarak gündemde tutmak olduğu bu teklife karşı derhal reaksiyon göstermesi ile ortaya çıktı. Bu bizim için bir “gollük pas” diyerek aslında yararlanma ve istismar amacını da ifşa etmiş oldu.
Kanun teklifi kabul edilerek bütün endişeleri gidermek mümkünken, daha geniş bir tartışma alanı açarak Anayasa değişikliği önerdi. Hem de konu sadece başörtüsü ve kılık kıyafet özgürlüğü iken, aslında Medeni Kanun ve Nüfus Kanununda açıkça düzenlenmiş ve ayrıca düzenleme yapılması gereksiz olan “evlenme kadın erkek arasında olur” gibi bir maddeyi de ekleyerek. Amacının çözüm değil yokuşa sürmek olduğu ortaya çıktı. Samimiyet testinden sınıfta kaldı.
Anayasa Komisyonunda Biz Ne Önerdik?
Erdoğan ve Cumhur İttifakı, Anayasa Komisyonunda da samimiyet testinden geçemedi. İstismar niyetleri orada da ortaya çıktı.
AK Parti ve MHP’nin teklifi başörtüsü konusunda başını örtenleri koruma altına alırken başı açık olanlara ilişkin aynı ölçüde bir koruma sağlamıyor. “Hiçbir kadın dini inancı sebebiyle başını örtmesi veya tercih ettiği kıyafetinden dolayı…” diye devam eden hüküm, başını örtmeyenlerden bahsetmiyor.
Bir başka konu "dini inancına dayalı olarak başörtüsünü güvence altına alacağız" diyor. Yani o teklifte deniyor ki, "bir kimse dini inancı nedeniyle başını örtmek isterse onu koruyacağız". Anayasa'ya bunu bu şekliyle koymak, kadınların başörtüsü hakkını sadece dini inanç üzerinden güvence altına almayı öngörmek demektir. Bu ise dini inancına göre değil de başka sebeple başörtüsü takmak isteyenlerin hakkını güvence altına almayacaktır. Aynı zamanda neyin dini inanç gereği olduğu, neyin dine uygun olup olmadığı konusunda o hakkın sahibi olanın düşüncesi değil, iktidar sahiplerinin düşüncesi öne çıkmaya başlayacaktır. Dini inancı tarif etme hakkı yöneticilere bırakılamaz. Kadınların neyi dini inancı gereği yapıp yapmadığını ölçme ve belirleme yetkisi ne yöneticilere, ne de devlete ait olabilir. Böyle bir düzenleme yarın kudret sahiplerine “hayır sen dini inancın gereği başörtüsü takmıyorsun" deme hakkını verir. Bırakın kadınlar hangi sebeple başını örtmek istiyorsa örtsün, hangi sebeple başını açmak istiyorsa açsın.
Yanlış, eksik ve sorunlu olan bu teklife karşı Anayasa Komisyonunda CHP ve İYİ Parti olarak bir değişiklik teklifi verdik. Onların metni üzerinde çalıştık, yani bambaşka yeni bir metin vermedik. Onların metninde "başını örtmesi" diye yazmışlardı, biz onun yerine "başını örtmesi ya da örtmemesi dahil olmak" üzere dedik. Yani başını örtenlerin de örtmeyenlerin de endişe içerisinde olmayacağı bir düzenleme yapmayı önerdik.
Verdiğimiz teklif şudur: “Hiçbir kadın başını örtmesi ya da örtmemesi de dahil olmak üzere tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğretim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz; bu nedenle kınanamaz suçlanamaz ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise devlet, kadının başını örtmesini engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır."
Bütün vicdan sahiplerine, "yıllarca bu endişe içerisinde yaşadık, bu acıyı yaşadık" diyenlere soruyoruz: Bu teklif, başını örtmek isteyen, dün üniversitelere sokulmayan, dün işyerlerine sokulmayan kadınların problemlerini çözüyor mu, çözmüyor mu? Vicdanı olan, aklı olan herkes bilir ki bu teklif başını örteni de örtmeyeni de güvence altına alan bir tekliftir.
Bizim teklifimiz budur. Bu teklife AK Parti ve MHP'li komisyon üyeleri hayır dediler. Bu tarihsel fırsat, iktidarda bulunan Cumhur İttifakı’nın siyasi hırsına heba edilmiştir. Bu tarihsel fırsat, Cumhur İttifakı’nın, Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konuyu siyasi istismar meselesi yapıp, önümüzdeki seçimlerin malzemesi haline getirme hevesine kurban edilmiştir.
Ancak şunu herkesin bilmesini isteriz. Bu işi ne kadar istismar etmek isterlerse istesinler başarılı olamayacaklar. Kanun teklifimizi kabul etmeseler de, Anayasa Komisyonu'nda verdiğimiz değişiklik önerisine hayır demiş olsalar da, hiç kimse korkmasın. Herkesin hak ve özgürlüklerinin güvencesi biziz. Başını örtenin de açanın da güvencesi biziz.
e-ha