Genetik yapısına müdahale edilmiş, ‘değiştirilmiş’, “modern” buğdayın yaygınlaşmasıyla insanlığın başına bela yepyeni bir hastalık çıktı: Çölyak hastalığı.

Çölyak, buğdayın içinde bulunan gluten isimli proteine karşı insan vücudunun tahammülsüzlüğüdür. En sık görülen belirtileri, karında kramp benzeri ağrı, bağırsak problemleri (ishal ve kabızlık), beslenme ve emilim bozukluğu (malabsorbsiyon), çocuklarda gelişme geriliği, yağlı dışkılama, eklem ağrıları ve anemidir (kansızlık). Çölyak hastalığında ileri seviyede bir gluten hassasiyeti (gluten intoleransı – glutene karşı tahammülsüzlük) söz konusudur.

Tarih boyunca insanlarda benzer tablolar görülse de, bir hastalık olarak çölyak diye bir teşhis konulmamıştı. 1800’lü yılların sonlarına doğru çölyak benzeri, krampla, bağırsak problemleri ve beslenme yetersizliğiyle giden klinik tablolar tanımlanmaya başlandı. Çölyak hastalığı ile buğday arasındaki ilişki ise, ilk olarak 1953 yılında Hollandalı çocuk doktoru Dr. Willem-Karel Dicke tarafından gösterildi. Bu tarihten önce Çölyak Hastalığı tanımlanmamıştı.

Tanımlandığı ilk yıllarda, Çölyak nadir görülen bir hastalıktı. Binlerce kişiden birinde gelişen, doğuştan gelen bir hassasiyet olduğu düşünülürdü. Doğuştan gelen (genetik) bir yatkınlığınız yoksa ileriki yaşlarda çölyak olmayacağınız varsayılırdı.

Bugün gerçeklerin çok daha farklı olduğunu artık biliyoruz. Geldiğimiz noktada çölyak görülme sıklığı katlanarak arttı, neredeyse salgın bir hastalık halini aldı. Bugün Türkiye’de çölyak hastalığının görülme sıklığı %1,15. Çölyak görülme sıklığında korkunç bir artış var.

Çölyak salgın hastalık gibi artıyor
2009’da Mayo Clinic tarafından yapılmış olan bir çalışma, erişkinlerde çölyak görülme sıklığının son 40 yıl içinde 4 kat arttığını ispatladı. Lütfen dikkat: Erişkinlerde sıklık artmış, doğuştan gelen çölyak değil! Bu çalışmada, 1948-1954 yılları arasında Amerikan askerlerinden alınan kan örnekleri ile 2006 yılında bu askerlerle aynı tarihte doğmuş olan 70 yaş ortalamasındaki erkeklerin kan örnekleri karşılaştırıldı. Gençlik çağında kan örneği alınan grubun çölyak görülme sıklığı %0,2 iken, 40 yıl sonra kan örneği alındığında çölyak görülme sıklığının %0,8 olduğu gösterildi.

Yani, doğuştan gelen bir genetik yatkınlığınız olmasa bile, ilerleyen yaşlarda çölyak hastası olabiliyorsunuz. Örneğin 40 yaşına kadar herhangi bir problemi olmayan bir kişide, 41 yaşında çölyak hastalığı meydana gelebiliyor. Bu çalışma, buğdaya maruziyet süresi ve maruziyet miktarına bağlı olarak çölyak hastalığının yaşamın herhangi bir safhasında ortaya çıkabildiğini gösterdi.

Öte yandan çocuklarda durum çok daha vahim: Amerika’da yapılan bir çalışma, 1998’den 2007’ye kadar çölyak hastalığının çocuklarda 11 kat arttığını gösterdi!

Durum çok açık değil mi?
Buğdayın genetiğini değiştirme çalışmaları 1943’te başlıyor.
O güne kadar çok nadir görülen ve adı konmamış olan çölyak hastalığı 1953 yılında ilk defa buğday ile ilişkilendirilip, hastalık olarak tanımlanıyor.
Bu tarihten sonra, çölyak hastalığının görülme sıklığı erişkinlerde 4 kat, çocuklarda 11 kat artıyor.
Artık çölyak hastalığında temel sorun, doğuştan gelen bir genetik yatkınlık değildir. Hastaların sadece bir kısmında genetik yatkınlıktan söz edilebilir.
Buğday ve buğday ürünlerine maruziyetin artması, çölyak hastalığının başlamasına sebep oluyor.
Genetik yatkınlığı olmayan erişkinler bile, hayatlarının ilerleyen dönemlerinde buğday yemeye devam ettiklerinde çölyak hastası olabiliyor.
Tablo çok açık bir şekilde ortada: Buğdayın genetiğinin değiştirilmesi, çölyak hastalığının artmasına sebep oldu. Bugün genetiği değiştirilmiş buğdayın yaygın olarak tüketilmesi sebebiyle, çölyak hastalığı tıpkı bir salgın hastalık gibi toplumda yaygınlaştı.

Son derece nadir görülen çölyak, sadece bizim ülkemizde %1,15 oranında görülüyor.
Rakam vererek örnekleme yapalım: Ülkemizin nüfusunu yuvarlak hesap 80 milyon kabul edersek, tüm nüfusta %1,15 görülme oranı ile Türkiye’de tam olarak 920 bin çölyak hastası var. Üstelik bu hastaların çoğuna teşhis bile konulamamış durumda. Türkiye’de şu anda tanı konulmuş çölyak hastası sayısı 10 binin altında. Yani siz bu satırları okurken 900 binden fazla çölyak hastası, tanı konulamadığı için çile çekiyor, hasta olarak yaşıyor.

Çölyak – Diyabet İlişkisi
Çölyakla ilgili son derece ilginç bir veri de diyabetle arasındaki belirgin ilişkidir. Çölyak hastalarında diyabet görülme oranı, çölyak hastası olmayanlara göre, 10 kat daha fazladır. Aynı durum, diyabet olanlarda da çölyaka karşı geçerlidir. Tip 1 diyabet hastalarında çölyak olması ihtimali, diyabet hastası olmayanlara göre 20 kat fazladır. Sadece bu bile, diyabetle çölyak arasındaki ilişkiyi gösteren önemli bir parametredir. Bu risk, tıpta bilinen bir konudur; çölyak hastası olan herkese diyabet taraması da yapılır. Ya da diyabet olanlar çölyak açısından da araştırılır.

Kaynak: Dr.Ümit Aktaş

e-ha