Yeme bozukluğu, bireyin kısıtlayıcı beslenme tarzı, yasaklar, mükemmel olma ihtiyacı, beğenilme ve arzulanma isteği gibi pek çok nedenden dolayı ortaya çıkabiliyor. Kişinin yemekle arasındaki ilişkinin bozulması durumunda ortaya çıkan yeme bozukluğunun nedenleri arasında çoğunlukla beden görünümüne karşı memnuniyetsizlik duyma ve sağlıklı olma isteği yer alıyor. Her bireyin terapiye kolay ve daha hızlı erişebilmesi için hayata geçen Hiwell Uzman Klinik Psikoloğu Selin Çelen, değerini kilosu ve beden görünümü üzerine kuran kişinin, memnuniyetsizliğini telafi etmek için; kısıtlayıcı diyetler, detokslar, kendini aç bırakmak, kusma, laksatif-diüretik kullanma, aşırı egzersiz yapma gibi davranışlarda bulunabildiğini söyledi. Yapılan bu eylemlerin kişinin yeme ile kurduğu ilişkinin bozulmasına neden olduğunu belirten Selin Çelen, bu rahatsızlığın fiziksel etkileri, tespiti ve bu bireylere yaklaşırken dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Söz konusu rahatsızlığın temellerinin çocukluk döneminde atıldığını ancak gelişime bağlı olarak 13-14 yaşlarında görülmeye başladığının altını çizen Selin Çelen, “Çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan; kaygı bozuklukları, depresyon, sosyal medya etkisi, psikolojik ve fiziksel şiddet, cinsel istismar, akran zorbalığı, kayıplar ve ebeveyn baskıları yeme bozukluğunun en temel nedenleri arasında yer alıyor. Bu nedenle tüm risk faktörlerini göz önünde bulundurarak erken müdahalede bulunmak oldukça önemli” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE YEME BOZUKLUĞU GÖRÜLME ORANI YÜZDE 3
Yapılan araştırmalara göre ülkemizde yeme bozukluğu görülme sıklığının ortalama yüzde 3 oranında olduğunu bildiren Selin Çelen, ergenlerde bu oranın yüzde 2.33, ergen kızlarda ise yüzde 4.03 olduğunu söyledi. Bu oranın üniversite öğrencisi kızlar üzerinde yapılmış bir çalışmada Anoreksiya Nervoza yüzde 0.1-4 arasında, Bulimia Nervozanın ise yüzde 18-20 arasında değiştiğini vurgulayan Selin Çelen, yeme bozukluğu görülen kişilerde aynı zamanda kaygı bozukluğu görülme oranının da yüzde 60’ın üzerinde olduğunun altını çizdi.
PANDEMİDE ARTTI
Selin Çelen, “Chicago’da bulunan ve yeme bozukluğuyla mücadele eden bir dernek olan ANAD’a göre dünya çapında yaklaşık her 10 kişiden 1'i bu hastalıktan etkileniyor ve dünya nüfusun en az yüzde 9'unda yeme bozukluğu görülüyor. Ancak pandemi döneminde dünyada ve Türkiye’de klinik olarak görülmese de toplumda yeme bozukluğu görülme sıklığı arttı. ANAD Derneği’nin çocuk ve ergenlerle ilgili araştırma bulgularına göre; 1-3’üncü sınıftaki kızların yüzde 42'si zayıflamak istiyor, 10 yaşındaki çocukların yüzde 81'i şişman olmaktan korkuyor, ergen kızların yüzde 35-57'si hızlı diyet yapıyor, oruç tutuyor, kendi kendine kusuyor ve diyet hapları ya da müshil kullanıyor. Yeme bozukluğu, ölüm riski en yüksek tanı grubudur. Özellikle Anoreksiya Nervoza grubunda ölüm riski, gelişmiş ülkelerde yüzde 10’larda” dedi.
EN ÖNEMLİ NOKTA, HASSAS VE DİKKATLİ YAKLAŞMAK
Eğer çevremizde yeme bozukluğu olduğundan şüphelenilen bir birey varsa, bu kişilere karşı oldukça hassas bir şekilde yaklaşmanın çok önemli olduğunu bildiren Selin Çelen, “Çünkü bu bireyler, çevresinden gelecek herhangi olumlu ya da olumsuz bir yorum karşısında hızlıca tetiklenebilirler. ‘Çok güzel gözüküyorsun’, ‘Kilolu değilsin’, ‘Kilo mu aldın?’ ya da ‘Kilo mu verdin?’ gibi yorumlar olumlu veya olumsuz olsa da kişiyi yeme alışkanlıkları konusunda harekete geçirebilecek bir etki yaratabilir. Bu tarz sorular yerine empati yapmak, duygularını sormak ve karşılamak, ihtiyaçlarını öğrenmek, şefkatle kucaklamak, motivasyonel davranmak, yalnız olmadığını ve güvende hissettirmek çok daha önemli ve değerli” diye konuştu.
TEDAVİDEN ÖNCE TESPİT DAHA ÖNEMLİ
Klinik Psikolog Selin Çelen, yeme bozukluğu tedavisi için önce bunun temel nedenlerinin tespit edilmesinin çok önemli olduğunun altını çizdi. Yiyecek tüketiminin artışı, yemek yerken kontrolü kaybetmek, kendini aç bırakmak, kısıtlayıcı beslenme düzeni uygulamak ve ardından aşırı yeme döngüsü, aşırı yemenin ardından kusma, kısa sürede kilo vermek, fazla fiziksel aktivite yapmak, gizli yemek yemek, kalori hesabı yapmak, regl düzensizliği veya regl kesilmesinin bu hastalığın belirtileri arasında yer aldığını ifade eden Selin Çelen, “Bu nedenlerin tespitinden sonra kişinin beden görünümüne dair memnuniyetsizliklerinin nedenleri ve sonuçlarının ilişkisi detaylıca inceleniyor ve çalışmalar yapılıyor. İnceleme esnasında çoğunlukla; özgüven, mükemmeliyetçilik, başarısızlık, yetersizlik, beğenilmeme ve sevilmeme inançlarıyla çalışılıyor. Bunlara ek olarak ise yeme ile kurulan ilişkinin onarılması için davranışsal bir takım müdahale yöntemleri de uygulanıyor. Açlık ve tokluk sinyallerinin farkındalığı ve takibi, yasaklı yiyecekler ile barışmak, kısıtlayıcı diyet döngülerinden sürdürülebilir beslenmeye geçiş, geçmişteki diyet deneyimlerinin keşfi, alternatif davranış eylemleri, yeni baş etme yöntemleri oluşturmak, duygu regülasyonunu sağlamak gibi çeşitli yöntemler kullanılıyor. Yeme bozukluğu tedavisinde kullanılan terapi ekolleri arasında; Bilişsel Davranışçı Terapi, Dinamik Terapi, EMDR Terapi, Mindfulnes, Şema Terapi, Diyalektik Davranış Terapi geliyor” dedi.
FİZİKSEL ETKİLERİ DE BULUNUYOR
Yeme bozukluğunun psikolojik etkileri olduğu kadar fizyolojik etkileri de olduğunu söyleyen Selin Çelen, bu rahatsızlıklardan bazılarını şöyle sıraladı:
Kardiyovasküler sorunlar
Erken yaşta başlayan vakalarda büyüme-gelişme geriliği,
Kemik kütlesinde azalma,
Mide tahrişi ve kanaması,
Diş minelerinde erozyon ve diş çürümeleri,
Düşük potasyum değeri,
Uykuya eğilim,
Kalp ritim bozuklukları,
Karaciğer yağlanması,
Cilt kuruluğu,
Tüylenmede artış,
Kabızlık,
Düşük beden ısısı,
Saç dökülmesi,
Kadınlarda regl olamama…
DUYGULARIYLA BAŞ EDEMEYEN BİREY, YEME İLE BUNU TOLERE ETMEYE ÇALIŞIYOR
Yeme bozukluğuna sadece duygusal açlık denilemeyeceğinin altını çizen Klinik Psikolog Selin Çelen, “Duygusal yeme bozukluğunda kişiler, herhangi bir duygu hissettiklerinde normalden daha fazla yiyecek tüketebiliyor. Genelde olumsuz duygularla ortaya çıkan bu yeme davranışı, aslında bir baş etme yöntemi olarak kullanılıyor. Başarısızlık, yetersizlik, baskı altında hissetme, öfke gibi olumsuz duygular hisseden bir birey, yeme davranışında bulunuyor ve ardından da çoğunlukla pişmanlık hissediyor. Ancak olumsuz duyguların yanı sıra olumlu duyguların ardından da yeme davranışı gözleniyor. Olumlu duyguyla gelen yeme davranışının nedeni de kişinin kendini ödüllendirmek istemesinden kaynaklanıyor. Duygusal açlık, duygusal yeme alanında sıklıkla görülüyor. Ancak her yeme davranışının temelinde kişi aslında; açlık, tokluk, üzüntü, keder, sıkıntı, öfke, pişmanlık, mutluluk gibi pek çok duyguda yeme eyleminde bulunuyor. Birey, yaşadığı duyguyu tolere edemediği ve baş edemediği için yemek yeme eylemi ile bu hissi yönetmeye ve rahatlamaya çalışıyor. Bu nedenle duygusal açlık terimini bu noktada kullanabiliriz. Ancak duygu açlığı ile yemek yeme eylemini ve bu kapsamda yaşanan duyguyla ya da olayla baş etme yöntemini kullanmak, işlevsel bir çözüm değil. Bu noktada daha kullanışlı ve sağlıklı baş etme yöntemleri bulmak daha doğru bir çözüm olacaktır” diye konuştu.
Hiwell Hakkında
Hiwell, terapiyi herkes için erişilebilir kılma misyonuyla, 2019 yılında girişimci Ali Ozan Özçiçek tarafından kurulmuş bir teknoloji şirketidir. Uzman psikologların, danışanlar ile online olarak seans gerçekleştirmesini sağlayan uygulama sayesinde, danışanlar dünyanın her yerinden kolayca hizmet alabilirken ofis giderlerinden tasarruf eden uzman psikologlar da daha uygun fiyatlı hizmet sunulabilmektedir. 500’ü aşkın uzman psikoloğun yer aldığı Hiwell Online Terapi Platformu, psikologlarını binlerce başvuru içinden yetkinliklerine göre özenle seçmektedir.
YÖK’ten diploma kontrolü, kapsamlı mülakatlar, ileri düzey eğitimler ve performans değerlendirmeleri gibi titiz çalışmalar sayesinde Hiwell, Türkiye’nin en yetkin online psikolog ağını kurmayı başarmıştır. Uzman klinik psikologlar danışanlara; kaygı, stres, mutsuzluk, cinsel sorunlar, depresyon, iş hayatı ve ilişki sorunları gibi alanlarda online terapi hizmeti vermektedir.
Gelişmiş bir eşleştirme algoritmasına sahip olan Hiwell, sisteme kayıt yaptırılırken cevaplanan sorulardan yola çıkarak danışanın ihtiyaçlarına, beklentilerine, terapiye başlama nedenlerine ve programına göre en uygun terapistle eşleşme sağlamaktadır. Eşleşme sonrasında danışanlar uzman psikologlarıyla ücretsiz bir ön görüşme de yapabilmektedir. Uygulama içerisinden uzmanlar tarafından hazırlanmış birçok içeriğe de ulaşılabilmektedir. Hiwell, terapi ihtiyacı duyan bireylere doğrudan hizmet sağladığı gibi çalışanlarına psikolojik destek vermek isteyen şirket ve kurumlar için de çözümler sunmaktadır.
Sağlık teknolojileri alanında faaliyet gösteren Hiwell, 2021 yılında Boğaziçi Ventures’tan 16 milyon TL değerleme ile 4 milyon TL ilk tur yatırımını almıştır. 2022 yılı Kasım ayında değerlemesi 5 kat artan şirket, Boğaziçi Ventures bünyesindeki BV Growth fonu ile 11 milyon dolar değerleme üzerinden yatırım için el sıkışmıştır. Bu yatırım turuna BV Growth fonu dışında; Eksim Ventures, Sankonline, Deniz Devrim Cengiz, Kerem Ülgen, Kağan Etka Yörük, Dr. Hüseyin Başçiftçi, Senih Mete Dal, Emirhan Sancak ve Mustafa Kemal Cılız gibi isimler de katılmıştır.
e-ha