Çinde başlayıp dünyayı saran Covid-19 salgını milletimizin sağlığı için büyük bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Bu salgın karşısında hükümetlerin sağlık sistemlerinin sınandığı bir dönemden geçiyoruz. Bir toplumun yaşamının ve geleceğinin şekillenmesinde sağlık politikalarının ne kadar önem arz ettiği, yaşadığımız acı tecrübelerle bir kez daha anlaşılmaktadır.

Salgının sağlık boyutunun yanında bir de sosyo ekonomik boyutu vardır. Ne yazık ki vatandaşa hayatını devam ettirecek olanakları sunmadan evde kal demek sosyal devlet anlayışıyla çelişmektedir. Geliri kesilen esnafımıza, işsiz kalan işçilerimize, üretmek zorunda olan çiftçilerimize, sanayicilerimize, hiçbir koşul öne sürmeden, ne kadar para yardımı gerekiyorsa hükümetin bunu vermesi gerekir. Çoğunlukla Ertelemelerin oluşturduğu önlemler yerine, günlük hayatı devam ettirecek dişe kemiğe dokunur yardımlar yapılmalıdır. Genel Başkanımız sayın Meral Akşener bunun hesabını yaptırmış ve ulusal gelirimizin %7 kadarının geçim darlığı çeken vatandaşlara aktarılmasını istemiştir.

Salgını,  yaklaşık 3 ay öncesinden haber almamız aslında hazırlanmak için yeterli bir süreydi. Ancak ülkemizde salgının geç görülmesi ile övünen hükümet, bu hazırlık sürecini çok da verimli kullanamadı. Örneğin yurt dışı seyahatler zamanında yasaklanmadı, yurt dışından gelen vatandaşlarımızın bir kısmına karantina uygulanmadı. Yeteri kadar Tıbbi Koruyucu malzemeler salgından önce hazırlanabilirdi. Salgının ülkemize gelmesi durumda hangi hastanelerin salgın hastanesi ilan edileceğine yönelik, planlamalar yapılmadı. Tek bir cümleyle ifade edecek olursak, Salgının ciddiyetini geç fark eden hükümetin, gece gece öğrenci yurtlarını boşaltarak karantina uygulaması başlatması salgının 81 ile yayılmasını önlemek için yeterli olmadı.

Bu yıl 22.Ocak.2020 tarihinde Sağlık Bakanı’nın “Türkiye için herhangi bir salgın tehlikesinin söz konusu olmadığı açıklamasına ve salgının Çin dışında sadece 14 ülkede görüldüğü günlerde, 30 Ocak 2020 tarihinde, biz Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in talimatıyla İYİ Parti Grubu olarak bu salgına karşı hangi tedbirler alınması gerektiği yönünde,  milletin temsilcilerinin katılımıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını talep ettik. Maalesef kabul edilmedi. Peki biz olsak ne yapardık? Sayın Genel Başkanımız Merak Akşener’in ifade ettiği gibi “Salgın Bölge ülkelerine ulaştığı anda tüm sınırları kapatırdık. Hiçbir ayrım gözetmeden salgın konusunda tüm uzmanları toplar, onların önerilerine, siyasi ve ekonomik kaygı duymadan harfiyen uyardık. Vatandaşlarımızın karşılaşacağı ekonomik sıkıntılara karşı önlem almak için, ekonominin tüm çarklarını bir araya getirir ve ortak bir yol haritası çıkarırdık.

Dün, kapatılan devlet hastanelerinin atıl kalmaması, halkımızın acilen hizmetine sunulması gerekçesiyle bir araştırma önergesi daha verdik. O da kabul edilmedi.           

Dünya Sağlık örgütünün 11.03.2020 tarihinde Kovid-19 salgınını pandemi ilan etmesinden hemen sonra Sağlık Bakanlığı tam bir alarm durumuna geçti. Tüm hastaneleri pandemi hastanesi ilan etti. Şuanda ülkemizde rastlanan Kovid-19 vaka sayısı tüm hastanelere ihtiyaç duyacak kadar fazla değildir.

Ülkemizdeki hastaneler salgından önce yüzde 70, yüzde 80 kapasitede çalışmaktaydı. Sizelere şöyle basit örnek sunmak isterim. Hastanın midesi ağrıyor, tüm hastanelerde enfeksiyon var diye gitmekten korkuyor. Miyokard İnfarktüsü geçiriyor, nasıl olsa geçer, şimdi hastaneye gidip virüs kapmayalım diye hastaneye gitmiyor. Kanser Hastası tedavi olması gerekiyor. Hastaneler kabul etmiyor veya hasta gittiğimde enfeksiyon alırım korkusuyla hastaneye gitmek istemiyor. Bu durumda olan On Binlerce hasta var. Görünen o ki bu hastaların sağlık yardımı aksamaktadır. Hergün binlerce hastanın bu pandemi hastanelerine girip çıkması salgın riskini arttırmaktadır.

HÜKÜMET 4.5 MILYAR DOLARLIK YATIRIMI ATIL BIRAKIYOR, 300 MILYON DOLARLIK YARDIMLA ÖVÜNÜYOR

Korona dışında kalan hastalar için Sağlık Bakanlığı bir takım tedbirler almak zorundadır. Eskişehir, Ankara, Bursa gibi 10 ilimizde Şehir Hastaneleri devreye girince kapatılan en az 13 bin yatağa sahip devlet ve asker hastaneleri var. Buradaki yatak maliyetini ister şehir hastanelerinin yatak başı 338 bin dolara mal olan maliyeti ile ister devletin yatakbaşı 43.000$ maliyeti ile hesaplayalım, buralarda milyarlarca dolarlık hastanelerin atıl durduğunu görmüş oluruz. Devletin yardım olarak dağıttığı 2 milyar Türk Lirası, yani yaklaşık 300 milyon dolar olduğu göz önüne alındığında atıl hastanelerin ne kadar kıymetli olduğu gözleri önündedir. Hükümet bir yanda 4.5 milyar dolarlık yatırımı atıl bırakıyor, diğer tarafta 300 milyon dolarlık yardımla övünüyor. Bu nasıl bir çelişkidir. Bu hastanelerin içerisinden hiç alet edevat alınmadan sağlık personeli kapısını çekti, çıktı. Tekrar kapısı açılıp girildiğinde görevlerini yapıyor olması beklenir.

Şehir hastaneleri modern hastanecilik anlayışının kabul etmediği devasa hastanelerdir. Bakım onarımı, aydınlatması, ısınma, temizlik ve ulaşımı gibi durumlar düşünüldüğünde enfeksiyon hastanesi olarak kullanılmaya hiç uygun değildir. Her gün binlerce insanın giriş-çıkışlarına uygun değildir. Bu durum enfeksiyonu hastane vasıtasıyla, devlet eliyle sağlam insanlara bulaştıracaktır. 

Ayrıca şu sırada bazı hastaneler sadece koronavirüs hastalarına bakarsa her hastanede parça parça çalışmakta olan hekim dahil sağlık personeli bir arada hizmet verecek, hastalara daha fazla yardımcı olarak, aynı zamdan tecrübe kazanıp, hastalaralara daha fazla yardımcı olacaklardır. Böylece Miyokard İnfarktüs hastası enfeksiyon kaygısı olmadan, diğer hastanelerde tedavisi olacaktır. Tüm bunların yanında canla başla çalışan sağlık personeli virüs buluşma riski korkusu duymadan, genel hastanelerde hizmet vermeye devam edeceklerdir.

ATIL TUTULAN DEVLET HASTANELERI VE ASKERI HASTANELER HIZMETE SOKULMALIDIR

Son kertede tüm hastanelerin koronavirüs hastanesi olabilir. Şu anda ülkemizde salgının ulaştığı boyuta baktığımızda henüz ihtiyaç yoktur. İnşallah olmaz, inşallah o seviyeye gelmeyiz. Tüm hastanelere koronavirus enfeksiyonlu hasta yatırmak gerektiğinde, hiç bir tadilat gerekmeden bu hastaneler korona hastaların istifadesine sunulacaktır.

Şehir hastanelerinin ne kadar iyi olduğunu, ihtiyacı giderdiğini, anlatmak için yapılan gayretler cılız kalıyor. Atıl tutulan  binlerce yatağa sahip  devlet hastaneleri ve askeri hastaneler hizmete sokulmalıdır. Bu hastaneler şehir merkezlerinde vatandaşlarımızın rahatça ulaşabileceği hastanelerdir. Bunlar çürüktür, enkazdır gibi söylemlerle kulp takmaya gerek yoktur. Salgın sürecinde vatandaşın bu hastanelere acil ihtiyacı vardır. Hava alanlarına hastane yapmaya çalışılırken, sahra hastaneleri kurulması planlanırken, kamu hastanelerinin hizmete sokulmaması olsa olsa komedi olur. Bu hastaneler bu milletin alın teriyle yapıldı. Bu milletin malıdır. Bu memlekette Ak Parti iktidarından önce de hastane vardı. Türk milletinin hastane ile tanışması 800 yıl önce Anadolu’da yapılmış Selçuklu hastaneleri iledir. Türklerden öncesini saymıyorum. Ne yapacaksınız? Şehir hastanelerine rakip oluyor diye Gevher Nesibe Darülşifasını  da mı yıkacaksınız?

Dünya ülkeler için sağlık sisteminin ne kadar önemli olduğuna tanıklık ediyor. Sağlık çalışanları vazgeçilmez ve unutulmuş olamazlar. Şu anda sağlık çalışanları işleri gereği hastalanıyorlar hayatlarını kaybediyorlar. Bu ne için yapıyorlar ? Ükelerine olan sevgileri, insanlarına olan sevgileri, vatandaşlarına duydukları sorumluluğun gereğidir. Ak Parti hükümetleri sağlık çalışanlarına bir görev daha yükledi: Sopa yemek hatta ölmek.. Biz biliyoruz ki; Ak Parti iktidarları şimdiye kadar kendini bilmez insanlara git hastaneye  sağlık ocağında muayeneni ol oradaki personele iki tokat at veya yarala veya öldür gel dedi bunun için hiçbir ciddi tedbir almadı yaptırım getirmedi. Şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yani şu son bir buçuk  yıllık süre içinde sekiz kez kanun teklifi getirildi bunların hepsi de Ak Partili ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekili oylarıyla reddedildi, gündeme alınmadı. Bu yapılan, çalışan görevini yapan insanlara karşı haksızlıktır, zulümdür. Daha dün, meclise gelen sağlık personeline yapılan şiddete karşı yaptırımlar içeren kanun, yine bu iki partinin oylarıyla reddedildi. Sorarım size görevini yapan görevini yaparken hasta olmayı göze alan bunun sonucunda ölmeyi kabul eden bunu sineye çeken insanlara karşı Ak Partili ve  Milliyetçi Hareket Partisinin davranışları reva mıdır ? Bu kabul edilebilir bir şey değildir. İYİ Parti olarak kesinlikle bunu protesto ediyoruz. Ak Parti ile Milliyetçi Hareket Partisi’ni insaflı olmaya, hakkı teslim etmeye davet ediyoruz. Aynı şekilde işleri nedeniyle hayatlarını kaybeden sağlık personelinin şehit sayılmasını teklif eden kanunun kabulünü İYİ Parti istemektedir.

Değerli vatandaşlarım dünya zor bir süreçten geçiyor,  ülkemiz zor bir süreçten geçiyor bizim bilebildiğimiz kadarıyla dünya tarihinde benzer 5-6 adet salgın olmuştur. Biliyoruz ki bu salgının da dünya üstesinden gelecektir. Biz Türk milleti olarak ne yokluklar gördük ne kıtlıklar gördük elbirliğiyle gönül birliği ile bu zorlukların da üstesinden geleceğiz, ülkemiz düze çıkacaktır. Lütfen Sağlık Bakanlığının bilim adamlarının tavsiyelerine uyalım. Bunların sonunda bir iktidar sorunu ortaya çıkacak ve sizlerde gereğini yaparsınız. Birlik beraberlik içerisinde hepinize sağlıklı esenlik ve mutluluk dolu yarınlar diliyorum.

e-Haber Ajansı (e-ha)