Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapımı tamamlanan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal Müzesi Açılış Törenine katıldı.
CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Sayın Hanımefendi, sizin şahsınızda Özal ailesini sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli Genel Başkanlarım, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız, Özal’ın yol arkadaşları; güzel bir atmosferde beraberiz.
Rahmetli Özal’la bürokratik hayatımı sürdürürken pek çok kez yan yana geldik. Konuşma imkanı bulduk, tartışma imkanı da bulduk. Rahmetli Özal’ın birden fazla özelliği vardı. Birinci özelliği; devleti çok iyi bilmesi ve tanımasıydı. Uzun yıllar devlette çalışması, Devlet Planlama Teşkilatının oluşmasına katkı vermesi ve dolayısıyla devletin sorunlarını bütün ayrıntılarına kadar özümsemesinin gerçekten de yönetim açısından ne kadar önemli olduğunu biz rahmetli Özal'ın yönetiminde gördük. Devleti tanımak farklı bir şeydir. Devleti ayrı bir yere koymak, siyasi partiyi ayrı yere koymak gibi bir özelliği vardı rahmetli Özal'ın. Dolayısıyla devlete ve devletin kurumlarına her zaman her ortamda saygı gösteren bir kişiydi.
Rahmetli Özal, eleştirilere de açık olan bir kişiydi, bir devlet adamıydı. Başbakanlık konutuna gittiğimizde, girişten sonra bir merdivenle yukarıya çıkardık, merdivenden yukarı çıkarken o dönem Türkiye'nin en önemli mizah dergilerinden olan Gırgır Dergisinin kapağında, birinci sayfasında Özal'ı eleştiren karikatürleri vardı ve onları rahmetli Özal çerçeveletip oraya asmıştı. Bize şunu söylerdi; 'Ben bu karikatürleri buraya asıyorum, beni ziyarete gelen devlet başkanlarına bu karikatürlerin tümünde ben eleştiriliyorum diye söylüyorum' diyordu. Dolayısıyla kendisi eleştiriye de değer veren, önemseyen bir kişiydi. Devleti yönetmenin ne kadar değerli olduğunu, bilgiyle birikimle yönetmenin ne kadar değerli olduğunu rahmetli Özal'dan çoğu kez duyduk.
Bir anımı daha anlatmak isterim. Az önce dua okunurken rahmetli Özal’ın istişareye ne kadar değer verdiği de ifade edildi. Rahmetli, gecenin geç saatlerinde bürokratları davet edip onlarla uzun uzun oturur, konuşur ve tartışırdı. Eğer bir kanun teklifi geliyorsa giderdik bürokratlar olarak başbakanlık konutunda rahmetli Özal’a anlatırdık. Aramızda ciddi tartışmalar da olurdu. Yine arada bir rahmetli Adnan Kahveci müdahale etmek isterdi ‘Sayın Başbakana karşı dikkatli konuşun’ diye. Ama rahmetli Özal ‘hayır sen karışma, onları benim dinlemeye ihtiyacım var’ derdi. Ve biz neye itiraz ediyorsak büyük bir sabırla dinlerdi. Tabi devletin rakamlarına da hakimdi, bilgilerine de hakimdi.
Şöyle bir anımı anlatayım. Gecenin ilerleyen saatlerinde gece 02.00 – 03.00. Bir ara döndü, rahmetli Altan Tufan o zaman Gelirler Genel Müdürü’ydü, ‘ya bu tarım stopajında siz ne kadar vergi alıyorsunuz’ dedi. Tabi o zaman elimizde bu veriler yok, ancak illere yazacağız, illerden gelecek. Hepimizde bir suskunluk oldu. Yani cevap veremiyoruz Sayın Başbakana. Bir arkadaşımız daha sonra meclis genel sekreteri oldu. Bir arkadaşımız bir rakam söyledi. Hepimiz rahatladık, tamam dedik yani bu saatte kim nereden bilecek hangi rakam. Dolayısıyla bu rakam doğru rakamdır diye. Hepimiz öyle bir şekliyle rahatladık. Konuşmaya devam ettik. Bir süre sonra rahmetli Özal döndü o arkadaşımıza, ‘sizin verdiğiniz rakam doğru değil’ dedi. Etraf buz gibi oldu. Biz de tabi. Ne diyecek Sayın Başbakan? ‘Bakın, neden doğru değil’ dedi. ‘Devlet Malzeme Ofisi şu kadar buğday aldı ton olarak…’ Kaç lira ödendiğini yazdı. Yüzde 7’ydi o zaman stopaj oranı, yazdı karşısına.
Şu kadar afyon aldı, şu kadar arpa aldı, yulaf aldı vs. fındıktan tutun çaya kadar hepsini tek tek saydı. Yanında hiç kimse yok. ‘Dolayısıyla sizin verdiğiniz rakamlarla bu rakamlar tutmuyor’ dedi. Oradan anlıyorsunuz ki, devleti tanımak, planlamanın ne olduğunu bilmek, rakamlara hakim olmanın ne kadar değerli olduğunu bilmek devleti yöneten birisi için son derece değerli ve önemli. Buna bizzat tanık olduğum için, bunu yaşadığım için rahmetli Özal’ın bu ülkeye yaptığı büyük katkıları her zaman, her ortamda ve her yerde saygıyla ifade ettim ve anlattım.
Devleti tanımayanlar devleti sağlıklı yönetemezler. Devletin kurumlarını bilmeyenler devleti sağlıklı yönetemezler. Tartışmaya açık? Evet, tartışmaya açıktı. İstişareden söz edildi. Evet, tartışmaya açıktı, bizi sonuna kadar dinlerdi, katılır veya katılmazdı ama sonuna kadar dinlerdi. Neden itiraz ediyorlar diye merakını, en azından bizim itirazlarımızı dinleyerek gidermeye çalışırdı.
Sonuçta geldiğimiz nokta şu; rahmetli Özal, başbakanlığı döneminde Türkiye’yi içine girdiği krizden süratli bir şekilde sağlıklı kararlar alarak çıkarmasını bildi ve bunu yaptı. Ve Türkiye ekonomisiyle bir atılım sürecinin içine girdi. Buna ihtiyacımız var. Sürekli belli periyotlarla Türkiye’nin krize girmesi doğru değil. Kurumların güçlü olması lazım. Devlette liyakat sisteminin olması lazım. Devleti yönetenlerin partiyle devleti karıştırmaması lazım. Devletin kurumlarıyla beraber, devletin oluşturduğu kurumların oluşturduğu kültürleriyle beraber o kurumların devlete hizmet ettiğini, elbette siyasi iktidarın verdiği hedef perspektif doğrultusunda çalışmaları gerektiğini de hepimiz bir şekliyle biliyoruz. Ve bunların yeniden ama yeniden gerçekten Türkiye’de bir şekliyle oluşturulması lazım.
O açıdan siyasetçilere büyük görev düşüyor. Sayın İmamoğlu da ifade etti, ‘dört eğilimi birleştirdi rahmetli Özal’ diye. Biz şimdi Türkiye'nin içinde bulunduğu zor şartlar ve bu krizden çıkması için, 6 siyasi parti bir araya geldik.
Temel hedefimiz demokrasi, düşünce özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü. Siyasetçinin eleştiriye tahammülü. Az önce söyledim, Gırgır Dergisinde kendisini en sert eleştiren kapağı başbakanlık konutuna çerçeveletip asan bir anlayışla eleştiriye asla tahammül edemeyen bir anlayış 180 derece farklı ve bunların değişmesi lazım. Eğer bunları yeniden getirdiğimizde Türkiye büyük bir ülke, güzel bir ülke, zengin bir ülke. Bütün bu imkanları büyümeye, kalkınmaya seferber etmek mümkün. Bunları yapmaya kararlıyız. Liderler burada, Sayın Genel Başkanlar burada, Cumhurbaşkanı Yardımcıları burada. Dolayısıyla kendilerine ben şükran borçluyum. Birlikte yola çıktık, birlikte mücadele edeceğiz. Birlikte kazanacağız ve Türkiye kazanacak. Türkiye’de demokrasi kazanacak. Ayrımcılık bitecek. Kimse inançlarından, kimse kimliğinden ötürü ötekileştirilmeyecek. Bu güzel ülkede hep beraber birlikte yaşayacağız. Emin olun o zaman rahmetli Özal’ın hedef koyduğu bu büyük Türkiye’yi, gelişen Türkiye’yi inşallah hep beraber yeniden inşa edeceğiz.
Buranın yapımında Ekrem Başkanımızın -aynı zamanda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacak inşallah, o da karşılaştığı pek çok sorunu o süre içerisinde süratle giderecek ona da inanıyorum- yaptığı çalışma ve katkı için hepinizin huzurunda kendisine de yürekten teşekkür ederim.
Sayın Özal Hanımefendi, sizin şahsınızda tekrar bütün ailenize, torunlarınız dahil hepsine sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum efendim. Sağ olun, var olun efendim.”
e-ha