İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı ve Sahne Sanatları Alanı öğrencileri tarafından düzenlenen festival408 kapsamında Türkiye’deki tiyatro kurumları hakkında bir söyleşi dizisi gerçekleştirildi. Oyuncu Emrah Özertem, “Eğer tiyatro ve sahne hayatın bir yansıması ise şehir tiyatrosu da şehrin bir yansımasıdır” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı ve Sahne Sanatları Alanı öğrencileri tarafından bu yıl “Nakarat” temasıyla 12’incisi düzenlenen festival408 birbirinden renkli etkinliklerle devam ediyor. Festival kapsamında “Türkiye’de Tiyatro Kurum Yapılarının Anatomisi” başlıklı bir söyleşi serisi gerçekleştirildi. Devlet, şehir ve bağımsız tiyatroların temsilcileri Türkiye’de tiyatro yapılarının gelişimi ve geleceği ile ilgili görüşlerini paylaştı.
‘Tiyatro şehrin bir yansımasıdır’
“Şehir Tiyatrolarının Anatomisi” başlıklı söyleşide dramaturg Dilek Tekintaş ile Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı ve oyuncu Emrah Özertem söz aldı. Ertem, “Şehir tiyatrosu Osmanlı’da kökleri atılmış, Cumhuriyet Dönemi’nde de devam eden 110 yıllık bir geçmişe sahip. Tiyatro ve sahne hayatın bir yansıması ise şehir tiyatrosu da şehrin bir yansımasıdır. Şehrin nasıl değiştiğini, nereden nereye geldiğini şehir tiyatrosunun tarihine bakarak değerlendirebilirsiniz. Şehir Tiyatrosu İstanbul’da sadece belli bölgelerde değil, farklı sosyal ve kültürel yapılara sahip bölgelerde de aynı oyunları oynayabiliyor. Bunu şehir tiyatrosu olduğu için yapabiliyor. Şehir söylemini çıkarırsanız aynı etkiyi yaratamazsınız” diyerek şehir tiyatrosunun önemine vurgu yaptı.
'Bağımsız tiyatrolarda bile ekonomik açıdan seyirciye bağımlılık var’
Etkinlik Direktörü Doç. Dr. Leman Figen’in moderatörlüğünü üstlendiği “Bağımsız Tiyatroların Anatomisi” başlıklı söyleşide tiyatro eleştirmeni Zeynep Baykal bağımsız tiyatro yapıları hakkında bilgi verdi. Baykal, “Bağımsız tiyatrolar içinde farklı bağımlıkları barındırıyor. Mesleğini icra edebilme alanı bulamayan üreticilerin yer yer bu bağımlılığa takıldığını görüyoruz. Mesela mekân sahipliği üzerinden düşündüğümüzde mekân sahibi olmayanların prova mekânı bulamaması, gösteri mekânı bulamaması, dekorlarını saklayacakları depo bulamaması gibi pek çok durumla karşı karşıya kalınıyor. Mekân sahipliğinin yer yer bir işletme sahipliğine dönmesi ve bunun getirdiği ekonomik sıkıntılar üreticiliğin bir anlamda kısıtlanmasının yarattığı bir bağımlılık olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik açıdan seyirciye bağımlılık da söz konusu. Sonuçta üretim de mekân da seyirciye bağlı. Bağımsız tiyatro kavramında bunlar hep soru işareti olarak kalıyor” dedi.
Seyirci kanaatine bağımlı olmayı tercih ediyoruz
Sanat yönetmeni Denizhan Çağ ise bağımlılık kavramını şöyle değerlendiriyor: “Bağımsız tiyatrolarda bazı kavramlara bağlıyız. Seyirci kanaatine bağımlı olmayı ‘tercih’ ediyoruz. Burada tercih mevzusu önemli. Bağımsızlığın bizim adımıza en büyük avantajlarından birisi bu oluyor. Nerelere bağımlı olacağımızı seçebiliyoruz.”
Tiyatro çalışanlarının sivil toplum kuruluşu yok
Söyleşide bağımsız tiyatroların ekonomik açıdan desteklenmesi için büyük sahne, küçük sahne dayanışmasının mümkün olup olmayacağı konusu tartışıldı. Sektördeki gözlemlerini aktaran prodüksiyon yöneticisi Mehmet Öğünç, “Türkiye’de tiyatro ve eğlence sektörü apayrı ve endüstrileşme sıkıntısı çeken bir alan. Bunu tiyatro üzerinden değerlendirirsek tiyatro oyuncularının, yönetmenlerin, yazarların, prodüktörlerin, teknik ekiplerin sivil toplum kuruluşları neredeyse yok. İstanbul’da 30’a yakın özel tiyatro bulunuyor ve bu yüzden özel tiyatrolar birliği veya ödeneksiz tiyatrolar birliği olmalı. Sivil toplum kuruluşları kurulabilir ve ele ele vermeyi başarabilirlerse ortak kaynakların yönetimi için özel tiyatroların da bağımsız tiyatroların da faydalanabileceği bir kaynak oluşturulabilir” dedi.
“Devlet Tiyatrolarının Anatomisi” başlıklı söyleşide ise İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü ve Sanat Yönetmeni Kubilay Karslıoğlu ile oyuncu, yönetmen ve eğitmen Ayşe Lebriz Berkem konuşmacı olarak yer aldı. Karslıoğlu, devlet tiyatrolarının Türkiye’nin her bölgesine sanatı götürme amacı taşıdığını belirtirken Berkem, bu mesleği seçecek gençlere tavsiyelerde bulundu.
Çağdaş gösteri sanatları festivali festival408, öğrenci performansları ve atölyeler ile 3 Haziran’a kadar santralistanbul Kampüsü’nde devam edecek. Festival programına ve kayıt linklerine @bilgifest408 Instagram hesabından ulaşılabilir. Etkinlikler ücretsiz olup söyleşi ve atölyelere kayıt olunması gerekmektedir.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hakkında
İstanbul Bilgi Üniversitesi, 1996 yılında “Okul için değil, yaşam için öğrenmeli” mottosuyla Türkiye’de üniversite yaşamına yeni bir soluk getirmek amacıyla kurulmuştur. Bugün 20.000'in üzerinde öğrencisi ve 60.000’i aşkın mezunu bulunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Hukuk, İletişim, İşletme, Mimarlık, Mühendislik ve Doğa Bilimleri, Uygulamalı Bilimler, Sağlık Bilimleri ile Sosyal ve Beşeri Bilimler fakültelerinin yanı sıra meslek yüksekokulları ve enstitüleri çatısı altında 150’yi aşkın önlisans, lisans ve lisansüstü program sunmaktadır.
WASC Senior College and University Commission (WSCUC) tarafından akredite edilen İstanbul Bilgi Üniversitesi, Türkiye’de kurumsal düzeyde uluslararası akreditasyona sahip tek üniversite olma özelliği taşımaktadır. Üniversitenin İstanbul’un merkezinde, santralistanbul, Dolapdere ve Kuştepe olmak üzere üç kampüsü bulunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi hakkında ayrıntılı bilgiye www.bilgi.edu.tr adresinden ulaşılabilir.
e-ha